Tahran’ın Kırmızı Sirenleri ve Rolls Royce’u Taramışlar Baba’nın yazarı Shahzadeh N. İgual, yine gizemli ve tutkulu bir yolculuğa davet ediyor sizi: Tahran’ın modern sokaklarından küçücük bir Ermeni köyünün ıssız mezarlığına, klasik bir Amerikan arabasının içinden İsfahan’ın tarihi kapalı çarşısına, keyifli kafelerin masalarından çatısı çöken manastırlara, daracık sokaklardan geniş meydanlara, küçücük ama dopdolu antikacı dükkânlarının önüne atılmış sandalyelerden Siosepol’ün altından akan serin sulara… Masmavi parlak gökyüzüne, hiç bitmeyecekmiş gibi yağan yağmura, bir kar fırtınasına…
“Sohrab, kızın başından aşağı doğru kaymaya başlamış saks mavisi örtüsüne, örtüsünün ardından ve yanlarından görünen iri dalgalı koyu saçlarına, leylak renkli paltosuna ve dizinin altında biten siyah çizmelerine bakıyordu. Tedirgin halini, iri gözlerinden alev alev çıkan telaşını, uçuk pembe parlatıcı sürdüğü dudaklarını yiyişini sevmişti. Böyle gülenine, gülümseyenine rastlamamıştı. Her geçen dakikada bilmediği bir yere yaklaştırıyordu onu yüreği. Oysa yorgundu Ely… Herkesten, her şeyden, tüm şehirlerden, trenlerden… Bitkindi maksatsız gitmelerden.”
“İşte şimdi birlikte çay içtikleri bu meydanda, gelenekler tam üç yüz yirmi sene evvel bir aşkı öldürmüştü!”
“Binlerce yıllık yaşına bakmadan hâlâ çekici bir kadın gibiydi bu şehir. Yorulan ama zinhar yaşlanmayan… Mehtapla vuslat için saçlarını tarar gibi, Nakş-ı Cihan’ıyla dünyaya hava atar gibi, Siosepol Köprüsü’nü gerdanlık misali boynuna takar gibi, Zâyenderûd’un serin suyunda yüzünü yıkar gibi, Çehel Sütun Sarayı’nın güz çiçeklerini saçına takar gibi, adına yazılan gazellerle şarkılarla gurur duyar gibi, şehirlere de sırılsıklam âşık olunduğunu doğrular gibi, geceye hazırlanıyordu İsfahan…”
1698 karakışının, 2018 sonbaharında hatırlanmasına ne sebep olmuş olabilir?
Aralarında yüzyıllar olan iki aşk hikâyesi, insanoğlunun engellerini kendi elleriyle yaratmaya nasıl muktedir olduğunu sorgulatır akıp giden roman sayfaları boyunca…
Shahzadeh N. İgual yeni romanında, Ely ve Sohrab’ın tanışmalarıyla başlayan öyküde okurunu İran’da bu unutulmaz yolculuğa çıkarırken, şu soruyu da sormayı ihmal etmiyor: İsfahan bu kez âşıklarına sahip çıkacak mı?
Tabularımızı aşabilir miyiz?
Comments are closed