Tahran’ın Kırmızı Sirenleri

“Ve iyi kalpli bir dev gelip kurtardı şehirdeki insanları…” Böyle biterdi tüm masallar Tahran’da… Güçlü ve güzel ülke İran’ın devrimler, emperyalist güçlerin oyunları, ambargo ve savaşlarla sarsılan kaderini, “parmak kadar” bir kız çocuğunun gözünden anlatan bir roman: Tahran’ın Kırmızı Sirenleri… Kitap ve plaklarla dolu bir konakta yaşayan saygın ve mutlu bir ailenin, ülkenin yaşadığı çalkantılı günler başlayınca, geceleri bir sığınakta yaşamak zorunda kalışları, sonra da Türkiye’ye gelişlerini anlatan Shahzadeh N. İgual, kendi deneyimlerinden yola çıkarak bu romanı yazdı. “Kapısı çoğunlukla aralık olan odalardan hep radyo sesi duyulurdu. Savaşın tam ortasındaki İran’da, herkesin radyosu ve televizyonu daima açıktı. Hatta bu eylem zorunluydu. Çünkü halka hava saldırılarını haber veren radyo ve televizyonlardı,” diyor. Bu saldırılardan sonra yıllar geçse bile çoğu İranlının kulağından kolay kolay silinmeyecek kırmızı kodlu sirenler ise “Bombardıman başlıyor, derhal sığınaklara gidin” demekti. Babasının okuduğu Nâzım Hikmet şiirlerini dinlerken, birdenbire Nâzım’ın ülkesinde sıfırdan bir hayata başlayan bir çocuğun yaşadıkları, evrensel bir acıyı da dile getiriyor: Vatan hasreti. Vatan hasreti çekmemiş insanlara anlatması en zor duygudur “yurt özlemi”. Bunu bizzat yaşayan Shahzadeh N. İgual, önce İslam Devrimi, ardından İran-Irak Savaşı derken Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan İranlı bir ailenin gerçek yaşam öyküsünü kaleme aldı. 1979 yılında değişen rejimle ters düşünenlerin ve yeni sisteme direnemeyen bir kitlenin gitmekten gayrı hiçbir çaresi yoktu. Tutuklanıp, hapsedilen ya da öldürülenlerin dışındakiler ya kaçtılar ya sürüldüler. Yasemin kokulu, kocaman bir anneanne evinden, hiç bilinmedik yabancı diyarlara göç eden ailelerden birinin kızı da, İzmir’de “klorak, boyoz, çiğdem” demeyi, MFÖ şarkılarını ve Tuna Huş’un sesinden Türkçeyi öğrenecekti. Tahran’ın Kırmızı Sirenleri, İran’ın en saygın ailelerinden birinin, devrim ve savaşın ardından yaşadığı acıyı ama her şeye rağmen birbirlerine olan bağlılıklarını anlatan sevgi ve hüzünle bezenmiş bir roman. Yazar İgual, gerçekçi olduğu kadar bilgilendiriyor da; okurunu adeta İran’a gitmeye teşvik eden İran mutfağından, Farsi kültürünün geleneklerine ve gündelik hayatına ait pek çok detaya da yer vermiş.

Kitabımı aşağıdaki bağlantılardan edinebilirsiniz

https://www.nobelkitap.com/tahranin-kirmizi-sirenleri-331042.html https://www.dr.com.tr/Kitap/Tahran%E2%80%99in-Kirmizi-Sirenleri/Edebiyat/Roman/Turkiye-Roman/urunno=0001703210001 https://www.idefix.com/Kitap/Tahran%E2%80%99in-Kirmizi-Sirenleri/Edebiyat/Roman/Turkiye-Roman/urunno=0001703210001

https://www.kitapyurdu.com/kitap/tahranin-kirmizi-sirenleri/426119.html&manufacturer_id=197096

Rolls Royce’u Taramışlar Baba

TAHRAN’DAN PARİS’E ACIYLA KESİŞEN YAŞAMLAR Tahran’ın Kırmızı Sirenleri romanıyla tanınan Shahzadeh N. İgual, ikinci romanında buruk bir aşk öyküsü üzerinden, okurunu İranlı bir ailenin sürgünler ve ayrılıklarla bezeli yaşamlarına tanıklık ettiriyor. Rolls Royce’u Taramışlar Baba, gerçek olaylardan esinlenmiş kurgusuyla savaşın insan yüreğinde açtığı acıların asla tamir edilmeyeceğinin de adeta bir ispatı! Romanımızın kahramanı genç kadına Tahran’dan Paris’e doğru yola çıkmadan önce bir emanet verilmiş; içinde bir mektup ve bir kol saati olabileceği söylenmiştir. Bu paket uzun zamandır Paris’te yaşayan İranlı Anahita’ya verilecektir. Genç kadın üstünde Farsça el yazısıyla “Anahita’ya” yazan, taş fıskiyeli, gül kokulu evde yıllardır saklanan zarfa dokunur, koklar ama açmaz. Zira bazı mektupların nasıl hüzün ve keder gizlediğini iyi bilecek kadar vatan hasreti çekmiştir. Anahita’yla buluşmaları ise her ikisi için de yaşamlarında bir dönüm noktası olacak, geçmişin gölgelerinden çıkan hikâyelerle yüzleşmeleri gerekecektir. Concorde’a kadar uzanan bu geniş caddede bir yere yetişecekmişim gibi yürüyordum. Hep bir yerlere yetişmem gereken bir tavrım vardır bu şehre her geldiğimde. Halbuki hayatımın durdurulduğu zamanların çoğunu burada geçirmiştim… Yaşantımın “Stop” tuşuna basılan durgun yıllarında da telaşlıydım ben Paris’te! Bir süre yürüdüm, hatırını sordum Paris’in. Geniş kaldırımlarını adımladım. Karşıdan karşıya geçtim arada bir. İlgimi çeken hiçbir şeyinin olmamasına rağmen bu şehirde bıraktığım o yalnız kadını arar gibi dolaştım. Ayrılık konuşması yapmadık. “Kendine iyi bak” demedik. Birilerine selam göndermedik. Hayatın lafü güzaflarından tek kelam etmedik. Sarıldık, en çok özlediğimiz kucaklara sarılır gibi sarıldık. Kokladık, geride kalanların rayihasını içimize çeker misali. Ben çocukluğumu, o gençliğini bağrına bastı, bize yabancı bir kentin uyumaya hazırlanan gözlerinin önünde. Yürüdük sonra ayrı yollara doğru. Birkaç adımda bir durup arkamıza bakarak, bir elin parmağı kadar olsa bile hayatta kalanlardan biri olduğumuza dua ederek, baktık birbirimize, bir sokağın bir köşesini dönene değin, baktık… Ümitsiz bakışları, her namazda hıçkırıklara boğulması, evladının derdine derman olma çabaları onu mutsuzluğun en dibine taşımıştı. Kocasını da sınır saflarına uğurlayan canım teyze, Saddam’a lanet etmeden duramıyordu. Sadece bizim insanlarımız değil, Irak halkı da can çekişiyordu. ABD, dışarıdan müdahil olan diğer emperyalist güçler ve merhametsiz Saddam Hüseyin, iki ülke halkını da felakete sürüklemiş, yok oluşlarını izliyordu. Irak’ta da ne Mehdi’ler vardı kim bilir. Kim bilir oralarda da ne analar kan ağlıyor, bizim gibi lanetler yağdırıyordu.

Kitabımı aşağıdaki bağlantılardan edinebilirsiniz

https://www.nobelkitap.com/rolls-royceu-taramislar-baba-387927.html https://www.dr.com.tr/Kitap/Rolls-Royceu-Taramislar-Baba/Edebiyat/Roman/Dunya-Roman/urunno=0001780710001 https://www.idefix.com/Kitap/Rolls-Royceu-Taramislar-Baba/Edebiyat/Roman/Dunya-Roman/urunno=0001780710001 https://www.kitapyurdu.com/kitap/rolls-royceu-taramislar-baba-/478660.html