Tahran’da doğan ve İran-Irak Savaşı’nda Tahran’da büyüyen yazar Shahzadeh Igual, o dönemler için “Zor yıllardı, kazara yaşayabildiğiniz zamanlardı” diye konuştu.

RS FM’de yayınlanan Gündem Dışı programına konuk olan yazar İranlı yazar Shahzadeh Igual, Tahran’ın Kırmızı Sirenleri isimli kitabında zorlu geçen İran-Irak Savaşı yıllarını anlattığını belirtti, “Zor yıllardı, kazara yaşayabildiğiniz zamanlardı” ifadelerini kullandı.

‘O YILLAR DERİN İZLER BIRAKTI’

1991 yılında annesi ve üç kız kardeşiyle Türkiye’ye gelen Shahzadeh Igual, sözlerini şöyle sürdürdü: “O yıllar derin izler bıraktı. Bu izleri zaman zaman yazarak, söyleyerek, anlatarak bir nebze de olsa hafiflemez ama paylaşmak istersiniz. Ben de bir karar verdim. Ve Tahran’ın Kırmızı Sirenleri isimli kitabımı yayınladım.”

‘ORTADOĞU İNSANLARININ ÇOK BÜYÜK BİR ŞANSI YA DA ŞANSIZLIĞI VAR’

“Bir ülkeyi terk etmek bir çocuk için travmadır. Tahran’ın Kırmızı Sirenleri kitabımda o zorlu yıllarımı da anlattım” diye konuşan Igual, kitabının otobiyografik bir kitap olduğunu da vurgulayarak “Kitabımda yazdığım hiçbir şey kurmaca değil, her şey gerçek. Ortadoğu insanlarının çok büyük bir şansı ya da şansızlığı var. O kadar acı dolu topraklardan geçiyoruz ki bizim hayal kurup bir şeyler yazmamız gerekmiyor. Zaten gerçekler var. Elimiz kolumuz dolu, malzememiz yok. Henüz hayal ürünü bir roman yazmadım. Her iki romanımdaki bütün kelimeler gerçek” dedi.

‘Rolls Royce’u Taramışlar Baba’ isimli son romanında Igual, annesinin dayısının İran’ı terk etmeden önce Halkın Mücahitleri tarafından vurulduğu gece üzerinden bir ihanetin öyküsünü, Halkın Mücahitleri’nin ihanetini anlatıyor.

”UĞUR MUMCU’YU BEN ÖLDÜRDÜM’ DEDİM’

Kitapta geçen ‘Uğur Mumcu’yu Ben Öldürdüm’ bölümüne ilişkin olarak da konuşan Igual, “Bu, çok isteyerek yazdığım, canımın acımasına rağmen yazmak istediğim bir bölümdü. Uğur Mumcu çok önemli bir gazeteciydi. Uğur Mumcu’nun öldürüldüğü yıllar anti-Ortadoğucuların çok olduğu yıllardı. Özellikle İran İslam Cumhuriyeti kurulduktan sonra haklı kaygılar vardı. Bu nedenle birtakım kötü şeylerin arkasında Ortadoğu’daki devletler olabilir diye düşünülüyordu. Fakat Uğur Mumcu suikasti öyle bir şey değildi. Daha sonra İran, bu vicdani davadan aklandı. O yıllarda 14 yaşında bir çocukken okuldaki öğretmenimin davranışı bana karşı çok nahoştu. Bu yüzden sınıfta ayağa kalkarak ‘Uğur Mumcu’yu ben öldürdüm’ dedim. Romandaki o bölümde Uğur Mumcu’yu kaybetmemin acısını da paylaşmış oldum” diye konuştu.

Categories:

Tags:

Comments are closed