Saat 21.00 civari Ataturk Havaalaninda bulustuk misafirlerle. Herkeste bin heyecan kafalarda 100lerce soru!
Cerrahi, mimari, tarihcisi, eczacisi, profesoru, filologu, sosyologu… Pek seckin pek kulturlu bir misafir ekibi ile bindik ucaga ve vardik 2.30 saatte Tahran’a.

Tuhafti once hersey ilk gelen icin. Alandan cikip kahvaltiya gidene degin anlattim Tahran’i Iran’i! Saga sola bakan misafirlerin ilk hayret ettigi sey yesil Tahran idi. Nasil olurdu bunca yesillik niye yesildi bu kadar ve kesmezler miydi agaclari bu sehirde….
Yanitlar verildi degerli misafirlerin suallerine ve basladi Tahran turu. Dikkatleri ilk ceken sey dunyanin her yerinden gelen sayisiz turistti ve goruntu turun son gunune degin surdu.
Misafirlerimizi heyecanlandiran mevzulardan biri de bu 8 gunluk iran turunda UNESCO Dunya Miraslari arasinda yer alan 22 Iran eserinin 4te 1ini gorecek olmalari idi.
Kahvaltian sonra ilk durak Gulistan Sarayi. Muazzam ayna islemelri ve ince iscilikleri
hayranlikar uyandirir bu Saray. Tarihi ve icinde yasananlar da cabasi…
Sonra ver elini Ulusal Muze’ye.
Elamlar’dan, Persler’e, ilk dusunen insanlardan kalan esyalardan, 1000.000 yillik tasa kadar dolup tasan muzede, gozler saskinlik ve hayranlikla bakti durdu etrafa.
E Tahran burasi, simgesi tam sehrin ortasindaki Azadi Meydan’i. Ugramadan olmazdi tabii şu guzelim 50.000 m2’lik meydana bir de ugramisken fotograflar cekmek gerekti, cekildi de…

Tahran kuzeyde Alborz daglarina dayandigi yerde biter ve iste orasi Derbabd adinda sehrin icinde adeta bir avrupa kasabasidir. Efendim aksam yemgimizi de o muhtesem daglarain icine oyulmus ve kat kat restoranlar haline getirilmis sahane bi yerde yedik. Vel hasil misafirlerimiz Pers mutfagi ile bir adim daha tanisti.
Ertesi sabah ver elini Saadabad saraylari kompleksine. Qajarlar’dan baslama ve Pehlevilerde son bulma bir saltanat arazisi. Yesil mi yesil. Tahran’in en kuzeyinde serinlikler ve agacliklarin icinde dolastik
durduk.
Mimarisi misafirimiz mimar Ismail Yeter’i buuleyen Beyaz saray, Mahmut Farşçiyan’in minyatur muzesi, Arash heykeli ve sabah sabah çinar agaclarinin orta yerinde kurulmus modern bir kafede ictigimiz kahveler caylar icimizi ferahlatti nitekim.
Sonraki durak Reza Abbasi muzesi. Yine şahane yine etkileyici bir muze. Hat ve minyatur sanatinin doyurucu duraklarindan biri olan bu muzeyi kat be kat gezdikten sonra Iran Mucevharat muzesine dogru yol aldik.

Dunyanin en zengin muzelerinin arasinda ilk 5’e girmis olan bu muzede yine Tahti Tavuslar’i, Taci şahlari, elmaslari yakutlari altinlari seyreyledik hayran hayran. Sadece bu muzeyi gormek icin bile gelinir dedi kimi misafirler ve hakliydilar da..
Ciktik basi donmus sekilde ve yine tarihi bir restorana gittik ogle yemegi icin. Abguşt onerdik misafirlere. 6000 yillik gecmisi olan bu yemegin seremonisi de baska bir tat verdi herkese. Ustune iran cayi icip bir de kaymakli ekmekleri yiyip Ferdowsi meydanindan otele
dogru yol aldik.
Aksam yemegi icin gittigimiz tarihi restoran, Qajarlar doneminden kalan bir evdi. Canli irann geleneksel muzigi ve yine Pers mutfagi dopingi yapildi; ha bir de nakkal geldi şahname’den firlamiscasina pos beyaz biyiklari ve yine şahname’den okudugu Farsi eserlerle.
Aksamdan toplandi valizler ve sabah Qum’a oradan da Kaşan, guller şehrine dogru cikildi yola. Qum’daki Hz. Masumeh turbesine ugrandi ziyaret edildi bin yillik turbe ve cikildi yola yeniden. Kaşan’a varmak demek Yahudilerin en cokca yasadigi sehre gelmek demektir. Gecildi Yahudi mahalleletin, sinagoglarin onunden ve varildi Kaşan Fin Bahcelerine. Buyulendik yine yeniden. Amir Kebir’in katledigi Fin hamamini gezdik, fotograflar cekip dilek havuzlarina paralar attik.
Kaşan’in en gorulesi yerlerinden olan ve etkileyici bir aşk hikayesine gebe Bourojerdi evlrine girdik cumle cemaat. O ne ihtisam o ne zarafet! Sevdigi kadin icin 7 yil ugrasip bu muazzam evi insa eden tuccar, her santimetresinde bir sanat sigdirmis ve ne de
iyi etmis…
Biz hanimlar binanin gebe oldugu aşktan beyler de ayni binanin mimarisinden etkilendik tabii..
Kaşan gul receli, gul serbeti ve gullerle ilgili neyi varsa alip, aksam olmadan cikildi yola; istikamet, Isfahan, Nisf-i Cihan…
Aksam vardik guzelim Isfahan sehrine, yerlesdik sehrin gobegindeki iroozi Hotel’e ve dileyen misafirlerle Nakş-i Meydan’a dogru yuruduk. Yesildi yine Isfahan ve hayran birakti misafirleri yessiliklerine, 80.000m2’lik meydanina. Pers yemeklerinin bir de fast food’lestirilmis olanindan tattik hemen meydanda. Aksamin isiklari Nakş-i Cihan ile birlesip buyuledi herkesi.
yorgun ve lakin mutlu uyuduk o gece. Sabah ilk durak Sio Sel Pol. Safaviler doeminden kalan bu kopru hakknda tariciler ve seyyahlar şayanelik ve hayranlikla soz ederler. Zayenderud ustunde yer alan ve 295 metre uzunlugun olan bu kopru yine ozel mimarisi ile one cikan eserlerden biridir. Tarihini anlatip fotograflarimizi cekip yine Zayanderud uzerindeki diger Safavi donemi yadigari olan Khajoo koprusunu gormeye
gittik. Iran Ermenilerinin ve Zerdutlerin kutsal torenlerine yuzlerce yildir taniklik eden bu koprude de tarihler anlatildi fotograflar cekildi.
Siradaki buyuleyici yer Chehel Sutun Sarayi idi . Sutunlarinin yapilisindan, tavanlardaki ressamlar sanatina kadar, bahcesinin yesilliginden oyulmus taslarina kadar doyulamayan guzellikteki bu saraydan sonra ver elini Mesjed-e Jomeh. Maviler seramikler kubbeler şaşali tavanlar etkiler mi bu kadar insani? Etkiledi vallah misafirleri de beni de..
Fotograflamaya pek uygun olan bu mekanda epey zaman gecirip siradaki guzellikleri gormek icin yola koyulduk. Guzellik demisken bir de iran halilari var elbette. Mustesna iran halilarinin sergilendigi caylarin tatlilarin ikram edildigi guzel esnafligi ile hepimizi etkileyen sevgili halicimiza gittik. Halilar tanitildi ve her birine haran kaldi herkes. Misafirlerimiz birkac hali aldiktan sonra gezdik yine yesillikler icinde parktaymisiz gibi koca sehirde. Yine Nakş-i Cihan’a gidildi alis verisler yapildi saatlerce. Safranlar, tatlilar, hatemler, isfahan ortuleri ve daha neler neler. Aksam’a hali kalan
misafirlerimizi tarihi Abbasi Hotel’in bahcesine caya kahveye aşa gourmek istedigimizi belirttik. Firesiz tum misafirler lobide idi soylenen saatte. Yuruduk zamaninda Safaviler’in kervansarayi olan ve lakin yillardir tarihi bir otel olarak misafirlere hizmet eden Şah Abbas’in yadigarina dogru. Muhtesem cicekleri agaclari havuzlari ve mimarisi olan bu muazzam Hotelin bahcesinde gecmisi coooook eskilere dayanan aş yendi caylar kahveler icildi. Herkes fotograflarini cekti ve mutlu mes’ud otelimize donuldu. Yine toplandi bavullar.
Rotamiz Zerdustler topragi Yazd..
Yazd’a dogru yol alirken Meybod’da verdik ilk molayi. Safavi doneminden kalan etkileyici kervansarayda hem yemek yedik hem Iran’in su fakirligini gideren binerce yillik Ghanatlar hakkinda konustuk. Perslerden kalma bu jeolojik gelenek collerin orta yerinde dahi agacliklarin bag bahcelerin olusmasinda vesile olmus. Yuzlerce sene tarihi olan postanesini ve dunyanin kabul edilmis ilk buzdolabini gezdik hep beraber. Fahadan bolgesine, yani kerpic sehre vardik sonra. Kerpic sokaklarin icinde labirant sokaklarinin icinde dolasirken her an karsimiza Simbad cikacakmis gibi hissediyorum diyen misafirlerimiz buyulenmis bir halde masallarin icinde adimliyor gibiydi. Taze nar sulari icildi ve yine mutlu ve huzurlu otele gidildi. Sabahin ilk saatlerinde ilk durak Zerdust tapinagi idi. 1500 yildir yanan atesi, sedir ve cam agaclari ile doanmis bahcesi, Zerdust pygamerin kitabi olan Avestasi ile anlat anat bitiremedik Zerdustlugun guzelligini. Zerdust tapinagina doyamadan cikip Emir Chaghmagh Camiine gidildi. maviliklerinde garg olup buyulendik yine Orada ve ciktik yola yeniden. Zerdust mezarlarinin adi olan Dahmelerin onunden gecerek Şiraz’a dogru devam ettik.

Pers Imparatorlugunun kurucusu, babalarin babasi Akamaeidlerin krali Kuroş’un (Cyrus the Great veya Kiros) mezarina vardik Pasargad’da. Misafirlerimizin etkilendigini gorup daha da bir anlattik Kuroş’un tarihteki azametini. Pers kralinin mezarini gezip biraz da alisveris yaptiktan sonra Şiraz’a şairler sehrine kadarki 25 km’lik yolumuzu da bitirip otelimize vardik. Yine odalarimiza yerlesip kimimiz otelde kimimiz disarlarda yedik yemegimizi. Sabah kahvaltidan sonra dogruca Persepolis’de aldik solugu. Misafirlerimizin hayranliklarinin daha arttigi bu ihtisamli yerde, saatler gecirsek bile yetmedi. Pers kadin mimarlarinin eseri olan bu Persler sehri buyuledikce buyuledi herkesi. Iranda gordugumuz tum tarihi yerler gibi burasi da sıkıca korunmaya alinmis ve her santimetresi tarihini ve degerini muhafaza etmis. Persepolis girisindeki guzel turistlik magazalardan da alis verisler yapip Nakş-i Rustem’in ziyaretine gidildi. 1. Darius, Xerxes (Khayarsha), 2. Darius ve Ardeshir’in dagin icine nakşedilmis mezarlarini, Zardustlerin kabesini, Elamlar, Akamaneidler ve Sasanilerden kalan tarihi yapitlari gorduk. Ama ne yapitlar! Yasaninca anlasilabilecek kadar gizemli ve muhtesem…

Sehrin icine dondukten sonra yine Qjarlardan kalma Narenjestan sarayina ugrayip mustesna mimarisi ve sahane bahcesinden etkilendikten sonra bir de misafirkerimizi market alis verisi icin gayet avrupai bir super markete gourduk. Havyarlar fistiklar caylar şarkuteriler ve daha nice nice seyler alindiktan sonra otele donup aksam icin dileyen misafirkerle lobide sozlestik. Guzel bir yemek yemek icin Darvazeh Ghoran’a dogru yuruup yine bir dagin icindeki nefis bir restorannda enfes yemekler yendi muzikler dinlendi hatta sanatcilara eslik edildi. Gayet eglenmis ve mutlu bir sekilde de otele donuldu yine yuruyerek.

Ertesi sabah bavullar araca konuldu ve uzuuuun surecek olan bir Şiraz turu basladi.
Ilk durak vitraylari ile un salan ve gun isigini sölene ceviren Nasirol Molk Camii idi. O ne guzellik o ne zarafetti! Etkilenen misafirler fotograf cekmeye doyamadiysa da sonraki duragimiza dogru yola devam dedik. Kerim Han Kalesi, Moşir Sarayi derken Mollar Medresesine vardik. O gune kadar Molla denince urperen misafirlerin hemen hemen hepsi medresedeki ruhban ile selfiler cekip kahkahalar atti. Mollalarin meyve ikramina da icabet eden misafirler saskinliklarini da gizleyemedi.
Medreseden sonra Şiraz Vekil Bazar’a gidilip yine alis verisler yapildi. Kumastan incire safrandan firuze takilarina fincandan mina islemeli surmedanlara bir alay cazip urun alindi.
Vekil Bazar keyfinden sonra Pers peyzajinin en onemli orneklerinden biri olan Eram Bahcelerine gidildiginde ise yine hayranliklar sorularla karisti. Qajarlardan kalma bu muazzam buyuklukteki bahcede sayisiz cicek ve agac barindirir. Sulama sistemi ve bakimli hali gorulmeye deger yerlerden biridir Eram Bahceleri..

Gorulmeden ŞIRAZ’a veda edilemeyecek olan son duragimiz ise Hafiz-i Şiraz-i nin mekani idi.
Mekanda Hafiz disinda defnedilmis ne şahlar ne sanatcilar var bir bilseniz! Tam aksam saatindeydi iceri girdigimiz vakit. Bahcenin bir kenarinda sira sira iran halilari serilmis, turistlerin izdihamina ve gurultusune ragmen biraz Kuran biraz Divan okunuyordu. Divani hem Farsca hem de Ingilzce okuyan muhterem, arada bir tum turistlere irana hosgeldiniz deyip yine Divan okumaya devam ediyordu. Misafirlerimiz Agladilar, gulduler, etkilendiler ve iyi ki geldik dediler…

Irana ayak bastigimiz ilk an itibari ile misafirerimizin dikkatini ceken seyler ve sirasi ile sorulan sorular:
Iran su fakiri bir ulke peki neden bu kadar yesil
Neden suruculerin cogu kadin
Herkes niye bu kadar misafirperver
Herkes neden bu kadar yardimsever
Herkesin yuzu niye guluyor
Herkes herkese niye selam veriyor
Her yer niye bu kadar temiz, cop yok
Neden neredeyse hic ezan sesi duymuyoruz
Niye Şiilerin turbelerinde Yahudiler de var